Yükleniyor...
Okumak istediğiniz hikmeti seçebilirsiniz.
Aşk sırrını beyân kılsam bu âlemde,
Habersizler işitip, kulak saldığı yok.
Hakk yâdını kime söyleyeyim, hepsi gâfil,
Benlik kılıp, bu dünyâdan geçtiği yok.
İşan, şeyh, hoca, molla dünyâ izler,
O sebepden sultanlara yalan söyler,
Âyet-hadis tefsir kılıp, malı gözler,
Aşk yolunda asla mihnet çektiği yok.
Dünyâ tepip, Hakk’ı seven buldu murad,
Aşk şarâbın içen âşığın şevki çokça,
Yalancıların kıyâmet gün yüzü ayıplı,
Yalancılar Hakk yâdını dediği yok.
Âhir zaman şeyhlerinin işi hep riyâ,
Mahşer günü riyâları olacak tanık,
Şeyhim diye bunca riyâ, bunca hevâ,
Allah için zerre sevab ettiği yok.
“İşanım” diye türlü yemek derip yerler,
Dünyâ malın alıp varsa, sevinip alırlar,
İyileri göze iliştirmez, ben-ben derler,
Vallah-billah, ben-benlikden geçtiği yok.
Seccâdeye kim otursa fakîr olsun,
Muhammed gibi fakîr olup, hakîr olsun,
Riyâzette yüzünün rengi sarı olsun,
Hakk Mustafa halka sert söz dediği yok.
Tavırlar kılıp, ahaliye sözler dedi,
Yüz bin kâfir puttan geçip, dine döndü,
Tavırlarından âlem hepsi nûra battı,
Ondan beri İslam dininin gittiği yok.
Bende olsan, kulluk edip, ümmet ol,
Ondan sonra iman-İslam ele al,
Seher vaktinde yaşını saçıp, zâri eyle.
Allah cömert, hiç kimsenin ümidsiz kaldığı yok.
İki cihân şahıdır bir güzel tavır,
Tavırlarından Hakk Mustafa oldu ulu,
Hakk Teâlâ âyet verdi “Mimmâ hulik”,
Gâfil âdem işitip, bunu okuduğu yok.
“Hulika min main defık” yazıp dedi,
Hakk Mustafa ümmetlere okuyup yaydi,
Yalan ümmet vadesinden dönüp reddetti,
Sübhân Melik’im günâhından geçtiği yok.
Meyhane diye işitip, kulağına girmiş değil,
Erenlerden Hakk yolunu sormuş değil,
Pîr-i kâmil mükemmili görmüş değil,
Yalancıdır, vahdet meyinden tattığı yok.
Candan geçen âşıklar dünyâ demez,
Nefsi ölü, su ve ekmek gamını yemez,
Bu âlemde kâr ve zarar, bunu bilmez,
Dünyâ gelip cilve kılsa, aldığı yok.
Muhabbetli divânenin nişânı var,
Can ve gönülde aşk derdinin beyanı var,
Dertsizler kimi görse, gümânı var,
Bâyezîd gibi her kim özün sattığı yok.
Âşık isen, bağrında yok gözün kanı,
Ey nârasâ, cisminda yok aşk nişânı,
Hizmet kılsan, pir-i muğân incinin kaynağı,
Hizmet kılmayıp dür kânını bildiği yok.
Heveskârlar âşıkım diye çok laf vurur,
Habersizler nerede varsa, dükkân kurar,
Yalan söyleyip, bu dünyânın devrini sürer,
Dünyâyı arayıp, sınırına yettiği yok.
Hakk’tan korkmayıp “ben-ben” diyen şahlar hani?
Ay ve güne kafa tutan ayyüzlüler hani?
Gece ağlayıp, seherde kalkan erler hani?
İbret alıp, kan ve zerdâb yuttuğu yok.
Kuru zâhid aşk ehlini göze iliştirmez,
Cennet dileyip, dîdârını taleb kılmaz,
Âşıkların çığlığına kulak vermez,
Bu dünyâyı arkaya itip attığı yok.
Kul Hoca Ahmed, kulum dese, kulum de,
Ondan sonra kulluğa boyun sun,
Candan geçip, meydan içinde baş oynat,
Başın oynamayıp, Hakk vaslına yettiği yok.
© Tüm hakları saklıdır. Hoca Ahmed Yesevî’nin Divân-ı Hikmet eserini günümüz Türkçesi'ne uyarlayan Dr. Hayati Bice'nin izni ile yayınlanmıştır. Herhangi bir suretle alıntı yapmak isteyenlerin yazılı izin istemeleri rica olunur. İçerik ile ilgili konularda hayatibice@hotmail.com adresinden iletişim sağlayabilirsiniz.